‘Akideye Uygun Olmayan Her Amel Allah Katında Makbul Değil’

Birliğimizin düzenlediği ve Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den alimlerin katıldığı 3’üncü Âlimler Buluşmasının ikinci günü birinci oturumla başladı.
Moderatörlüğünü Fesih Memiş’in yaptığı ikinci günün birinci oturumu “Medreselerin Üstlendiği Rol ve Sorunları” başlığı altında yapıldı.
Oturumda ilk olarak Irak Kürdistan’ından İslami Hareket Davet ve Islah Mektebi Sorumlusu Şeyh Abdullah Heme Murad, “İlmin günümüzde âlimlere yüklediği mesuliyetler (Sahih İslam akidesi, tebliğ görevi)” konulu konuşma yaptı.
Konuşmasına böyle bir programı düzenlediği için İttihad-ul Ulema’ya teşekkür ederek başlayan Murad, programın hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.İslam akidesinin önemine dikkat çeken Murad, akidenin imanın sıhhati olduğunu söyledi. Murad, “Kul, akidesiz ruhsuz bir beden gibidir. Çünkü akide bütün amellerin kabul olma şartıdır. Çünkü akideye uygun olmayan her amel Allah katında makbul değildir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de  şu ifadeleri kullanıyor: Kim salih bir amel işlerse bu ister erkek ister bayan olsun imanlı bir şekilde bunları işlerse biz ona güzel bir yaşam hazırlayacağız. Ehli sünnet alimleri bundan dolayı şu ifadeyi kullanıyorlar, ‘İslam akidesi eşittir İslam’ın 6 rüknüne.’ Bunlar da Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kaderin, hayır ve şerrine iman etmektir.” dedi.Murad, şunları söyledi: “Ehli sünnet ve cemaatin akidesi Kur’an’ın ifadelerine dayanmaktadır. Ve yine ashabı, tabiinin görüşlerine dayanmaktadır. Bizim imanımız İmam Malik’in, İmam Ebu Hanife’nin, İmam Şafinin, İmam Sufyan-ı Sevri’nin, İmam Lays’ın, İmam Sad’ın, İmam Niciri’nin akidesidir. Onların ortak fikri şudur ki; asıl inanç, sağlam inanç Kur’an’a ve sünnete dayanan inançtır. Bunlara binaen oluşturulmuş inançtır. Allah’a Rabb olarak iman edenler ve onun hüküm sahibi olduğunu ve veren, engelleyen olarak inanan bir kimse kesinlikle Allah’ın sevgisini yüce görür.”

“İslam akidesi aklın gıdasıdır”

Murad, “Allah’a iman, akidenin en temel meselesidir. O da üç meseleye ayrılıyor. Allah’a Rablık konusunda inanmak, Allah’ın ilahlığı konusunda inanmak ve Allah’ın esma, sıfatlarına inanmaktır. Bunun dışında da diğer rükünlerimiz ise belirttiğimiz gibi meleklere, kitaplara, ahiret gününe iman vb inançlarımız var. Bunlarda da inancımız şu şekilde olmalıdır: Bize emir verecek olan ve emrine uyacağımız olan kişi Allah’tır. Bizler Allah’a ibadet etmek zorundayız. Akide, inanç bizim aklımızı etkiler. İslam akidesi aklın gıdasıdır. İkinci alarak akide bizim psikolojimizi de etkilemektedir. Evet Allah’a olan inanç kişiyi, kula kulluktan kurtarıp kulların Rabbi olan Allah’a kulluğa götürür, özgürlük hissini yaratır. Allah’tan başkasına İbadet edilmeyeceği bilincini oluşturur. Üçüncüsü ise akide kalbi uyandırmanın yoludur. Maneviyatı oluşturmanın yoludur. Asıl akide daima Allah’ın murakabesi, gözetimi altında olduğumuzu hissettirir. Şunu unutmayalım ki eğer iman kalpten çıkarsa kalp ölür ve kalp ölünce de Allah’ın nimetleri hissedilmez. ” diye konuştu.

“Akide kişiyi cömert ve fedakar kılar”

Murad, sözlerini şöyle sürdürdü: “İslam akidesi fert üzerinde şöyle bir etki oluşturur:  Kişi mutmain olur ki, Rabbimiz buyuruyor, ‘onlar iman ederler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olur. Evet, dikkat edin! Kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.’ İslam âlimleri oradaki mutmainliği sükûnet olarak açıklarlar. Kişi akide ile doğru yolu bulur. Kalbi uyanır ve o akide onu doğru yola iletir. İstikamet dediğimiz doğru yolda bulunmak İslam’ın en temel meselelerindendir. Allah’ın herkesten istediği budur. Yine akide ve sağlam inanç insanda izzeti oluşturur. İnanan kişiyi aziz kılar. Evet, gerçek iman eden kimsenin kalbinde iman, dağ gibi yükselir ve Allah için kınayıcıların kınamasından çekinmez. Akide insana güzel ahlakı öğretir. Peygamberimiz şöyle buyuruyor, ‘imanı en kamil olan ahlakı en güzel olandır.’ Demek ki iman ile ahlak birbirine paralel meseledir. Akide kişiyi cömert kılar, kişiyi fedakar kılar. Akide kişiyi başkalarına saygılı olmaya götürür. Dayanışmayı sağlar akide. Kişiyi kardeşlerine hizmet etmeye götürür. Onların faydasına olarak şeyleri yaptırmaya iletir.”

“Alimler Müslümanlar arasında ihtilaflı meseleleri birbirine karşı mazur görmeyi öğrenmelidirler”

Alimlerin,  İslam’ı insanlara ulaştırma konusunda ve insanlar arasında kardeşlik oluşturma konusunda büyük bir mesuliyetinin olduğunu anlatan Murad, “Çünkü toplumu değiştirme, ıslah etme konusunda peygamberlerin varisleri onlardırlar. Toplum için, vatan için emniyeti sağlayacak olanlar yine alimlerdir. Bunu da nasihatleriyle, vaazlarıyla ve yönlendirmeleriyle yaparlar. Alimlerin en büyük mesuliyetlerinden bir tanesi de insanlığa en güzel örnek olabilmelidir. Özellikle kardeşliği sağlamaya çalışıyorlarsa bunu kendi hayatlarıyla bütün insanlara göstermeleri lazımdır. Kardeşliği bozacak herhangi bir durumda uzaklaşmaları gerekiyor. Ama maalesef bazı âlim ve davetçilerin İslam uhuvvetini bozucu ifadelerini duyuyoruz. Maalesef Müslümanları mezhep üzerinden, ırk üzerinden, cemaat üzerinden ayırdıklarını duyuyoruz. İslam ümmetini parçalayacak, fırkalaştıracak ifadeler kullanıyorlar ve bu parçalamanın ardından da İslam ümmeti geri kalıyor. Alimlerin bu geri kalmışlığının birçok sebebi vardır. Alimler ve davetçiler olarak bizde iman zafiyeti var. Çünkü iman zayıf olursa kişide ümitsizlik oluşur, ümit ölür ve bu durumda da zorluklara karşı sabır kalmaz. Yine bir diğer mesele de tüm manasıyla cihad terkedilmiştir alimler tarafından. Yine bir diğer sıkıntı ise alimlerin dine olan bağımlılıklarıdır. Kendi İslami kimliklerini pek anlayamamalarıdır. Çünkü birçok kişi bu yolun güllerle serpilmiş olduğunu zannediyor halbuki böyle değildir. İslam yolu dikenlerle doludur. Rabbimiz şöyle buyuruyor, ‘İnsanlar zan ediyorlar mı ki, biz onları sınamadan imanları kabul edelim. Muhakkak ki biz onları sayacağız.’ diyor. Yine kimi alimler bulunduğu bölgede Müslümanların bazı sıkıntılarını duyuyorlar, biliyorlar ama bunlara çözüm bulamıyorlar. Tüm bu sıkıntılarımızın ilacı şudur, birincisi sahip olduğu akideyi kalplere yerleştirmeleridir. İkincisi doğru inancı tesis edeceğiz ve yanlışı tashih edeceğiz. Yeni bir nesil yetiştireceğiz. Var olan yanlışlıkları düzelteceğiz. Üçüncüsü medreseleri yaygınlaştıracağız. Dördüncüsü tarihimize dönmeliyiz. Tarihimizden ibret almalıyız. Bu zulümlerden, sıkıntılarından çıkış yolumuzdur. Beşinci mesele ise alimler Müslümanlar arasında ihtilaflı meseleleri birbirine karşı mazur görmeyi öğrenmelidirler.” 

Check Also

Molla Enver Kılıçarslan: Davamız Allah’ın Dinini Hâkim Kılmaktır

Dünyada Müslümanların içerisinde bundukları durum ve Gazze'de devam eden direniş ile ilgili konuşan Genel Başkanımız Molla Enver Kılıçarslan, Müslümanların en büyük sorunu cihattan uzak durmalarıdır. Davamız, Allah için çalışmak, O'nun dinini hâkim kılmaktır." dedi.