- 8/21/2024 3:53 PM
CMK 102. Maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra bu madde kapsamında herkes gibi Hizbullah cemaatinin bazı mensupları da tahliye oldu. Müslümanların tahliyesini hazmedemeyen bazı çevreler kontrollerindeki medyanın baskısıyla güvenlik güçlerini harekete geçirerek tahliye olanların evlerine baskınlar düzenlediler. Onları yakalayamayınca da kendini İslami ve insani hizmete adamış masum insanlardan hıncını çıkarmaya başladılar. Bu kapsamda 28 Ocak 2011 tarihinde birçok İslami STK mensuplarının evlerine polis baskın düzenleyerek 19 masum Müslümanı gözaltına aldı, çıkarıldıkları mahkemece ifadeleri alındıktan sonra bunlardan 6 kişi tutuklanırken diğerleri serbest bırakıldılar. Tutuklananlar da 9 ay sonra çıkarıldıkları ilk mahkemede serbest bırakıldılar.
Ancak 10 Mayıs 2013 günü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince bu dosyadan 15 kişiye toplam 113 yıl 3 ay ağır hapis cezası verildi. Bir sürü belirsizlikler ve çelişkilerle dolu olan, delilsiz ve ispatsız bir dosyadan bu denli akıl almaz cezaların yağdırılması, tüm İslami STK’larda ve Müslüman kamuoyunda ciddi rahatsızlıklara ve nefrete yol açmıştır. Normalleşme ve barış adına umut rüzgârlarının estiği bir zamanda böyle hadiselerin nüksetmesi, gerçekten arzulanan neticelere gölge düşürmekte ve yeşeren umutları boşa çıkarmaktadır.
Mahkemenin, eli silahlı ama bir eyleme bulaşmamış insanlara: “silahını bırak, elini kolunu sallayarak çek evine git” çağrısı yapılırken; silahsız ve örgütsel hiçbir eylemi bulunmayan ve tamamen legal faaliyetlerde bulunan sivil toplum kuruluşları fertlerine 113 yıl 3 ay gibi bir ceza yağdırması son derece kaygı vericidir. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinin bu denli taraflı karar vermesi yargının hala Ergenekon misali derinlerden kurtulmadığını veya bir derinden başka bir ederinin eline geçtiğinin kuşkusunu uyandırmaktadır.
Savcı tarafından hazırlanan iddianamede suç unsuru olarak isnat edilen şeyler, gülünç ve trajikomik cinsten şeylerdir. Söz konusu iddianamede hasta ziyareti, Komşularla ziyaretleşme ve dayanışma, halkın fakir kesimlerine yardım etmek, basın açıklaması yapmak gibi sosyal faaliyetler de suç olarak gösterilmiştir. Eğer bu faaliyetler suç sayılıyorsa artık Türkiye’de hiçbir kimse suçtan beri değildir, herkes suçludur. Çok net ve açık bir şekilde ilan ediyoruz ki, bu ceza şahıslara değil, bunların şahsında İslami ve insani hizmetlere verilen bir cezadır; yani İslam cezalandırılmıştır, İslami hizmetler cezalandırılmıştır.
Bu itibarla;
1- âlimler cemiyeti olarak, kendini hakka ve halkın hizmetine adamış olan İslami aydın ve âlimlerimize karşı yapılan bu hukuk skandalını nefretle kınıyor, bu zalim elleri başta züntikam olan Allah’a, sonra da Müslüman halkımıza şikâyet ediyoruz.
2- Tüm devlet yetkililerine, özellikle Başbakana ve Adalet Bakanına sesleniyoruz: yargıda yapılan bu haksızlığın, bu çifte standartlığın önüne geçin ve gereken tedbiri alın. Yoksa toplumda tedavisi mümkün olmayacak yaralara neden olacak olan bu keyfi uygulamalar seri halde devam edecek ve daha birçok masumun canı yanacaktır.
3- Tüm sivil topluk kuruluşlarına ve duyarlı kamuoyuna da sesleniyoruz: açıktan yapılan bu hukuk skandalına, bu haksızlıklar karşısında suskun ve seyirci kalmayın. Haklı olarak haklıların yanında yer alın ve zalimlere karşı birlikte sesinizi yükseltiniz. Yoksa bu hukuksuzluk bir gün sizin de kapınızı çalar.
Alimler ve Medreseler Birliği