'Bütün İslami Hareketler Bir Şekilde Şey Halid'ten Etkilemiştir'

'Bütün İslami Hareketler Bir Şekilde Şey Halid'ten Etkilemiştir'
  • 8/19/2024 4:26 PM
'Bütün İslami Hareketler Bir Şekilde Şey Halid'ten Etkilemiştir'

Diyarbakır'da Birliğimizin düzenlediği 3'üncü Âlimler Buluşmasının ikinci oturumunda Araştırmacı Yazar Abdülkadir Turan:, "Toplumun İslamileşmesinde Ulemanın rolü (Mevlana Halid örneği)” konulu konuşma yaptı.

Bediüzzaman Said Nursi'nin, "Gençlik yıllarında kimse bana sarık sarmadı ve cübbe giydirmedi. Ama Şeyh Halid’in cübbesi bana nasip oldu." sözünü hatırlatan Turan, "Cezayir’e gidiyorsunuz ve karşınıza Cezayir İslami Hareketi’nin Halidî liderini görüyorsunuz. Kafkas dağlarına gidiyorsunuz onlar da Halidî meşayihlerindendir." dedi.
İslam dünyasında Batılılaşma yaygınlaştığında iki kalkışma olduğunu, bunlardan birinin bölgemizde Şeyh Said önderliğinde, diğerinin de Açe Sumatra’daki kıyam olduğunu belirten Turan, "Kıyamı kim gerçekleştirdi? Mevlana Halid’in talebeleri karşımıza çıkıyor. Jön Türkler ve İttihat ve Terakki’nin başındaki bu grup diyor ki; esasen onları değişime inandıran Şeyh Halid’in kader risalesiydi. Eğer âlimler o gençlere öncülük yapsaydı onlar seküler olmazdı. Şunu anlatmaya çalışıyorum; Şeyh Halid hareket liderlerini, mücahitleri etkilemiştir. Miladi 19’uncu yüzyıldan sonra İslami hareketler içindeki bütün hareketler muhalif olsalar dahi bir şekilde Şeyh Halid’den etkilenmiştir." diye konuştu.
Turan, şunları söyledi: "Kimdir Şeyh Halid? Miladi 1770 ile 1780 yılları arasında Şehrezor'da dünyaya gelmiştir. Oradaki derslerini Abdulkerim Berzenci’den almıştır. Büyük bir müderris olmuş. 1805'e geldiğimizde 30'lu yaşlarda büyük bir müderris olmuş ama tatmin olmamış. Tek başına ilim ona yetmemiş. Halkın hali onu huzursuz etmiş. İslam âleminin içinde bulunduğu durum onu rahatsız etmiş. Osmanlılar İslam’a büyük hizmetler ettikten sonra kendi sermayesini koruyamayan komutan haline düşmüştü. Toplumun hali de iyi değildi. Devlet ve nizam bozuluyordu. Artan iletişim araçlarıyla bu bozuklukla halka daha fazla müdahale ediliyordu. O huzursuzluk içinde Şeyh Halid Diyarbakır -Şanlıurfa hattından hacca gider. Orada ona Hindistan işaret edilir. Yakınlarının, ‘gitme’ demelerine rağmen Hindistan'a gider. Tekrar Şehrezor’a oradan da Şam’a gider. Daha sonra Şam civarında vefat eder." ifadelerini kullandı.
Şeyh Halid'in insanların zihniyle, kalbiyle ve idari yönüyle ilgilendiğini anlatan Turan, "Şeyh Halid’e kadar idare babadan oğula geçiyordu. Şeyh Halid takva, ilim ve yeteneğe dayalı bir idari nizam kurdu. Arzulara muhalefet eden seçkin bir kitle yetiştirdi. Kimilerine göre, 130'dan fazla halife yetiştirdi. Bu halifeleri değişik memleketlere gönderdi. Birini Mekke-i Mükerreme’ye yolladı. 3 özelliği dikkat etti: Niyette ihlas, teşkilatta edep ve muhabbet."
Turan, "Şeyh Halid, sağlam bir fikriyat kurdu. Dedi ki bizlere, ‘sünnet-i seniyyeye yapışın, cahiliye adetlerinden yüz çevirin.' Avam tabakasından, değişik kişilerden uzaklaşmayı tavsiye ediyor. Şeriat-ı Garra'ya yapışmak, zorluklara karşı kendini hazırlamak, çirkin bidatlerden uzaklaşmak, kırık kalple Allah'a yalvarmak, kalbi Allah'tan başka her şeyden uzaklaştırmak… İnsanı insan üzerinden denetleme yoluna gidiyor. Sonra mektupla haberleşiyor. Hem beşeri bir görüşme sağlıyor hem rabıta üzerine manevi bir görüşmeyi sağlıyor. " diye belirtti.

"Halkı kendi haline bırakan biri değildir"

Şeyh Halid'in irşadı ön plana çıkardığına değinen Turan, "Kerameti reddetmiyor ama davet yöntemi olmaktan çıkarıyor. ‘Keramet, istikamettir.’ diyor. Konuyu istikamete getiriyor. Gönderdiği şahsiyetler hem müderris hem mürşittirler. Halkı, ‘ilminizle etkileyin.’ diyor. Halkla meşgul olmak mürşidi haktan ayırmaz. Hak ile baş başa iken de mürşit halktan gafil olmaz. Halkı kendi haline bırakan biri değildir. Edep ve rabıta üzerine teşkilatlandırıyor. Teşkilatla ilgili; ‘Dünyalık devlet adamlarını, şehvetler dalmış tüccarları, ilimlerini şeref kazanmaya ve dünya kazanmaya çeviren talebeleri tarikata almayınız.’ diyor. ‘Şöhret ve para için gelenleri tarikata almayınız.’ diyor. Sıkı bir teşkilat meydana getiriyor. Neticede, Avrupai bir yazarın şu ifadesiyle diyor ki; sanki mürit değil, kurşun gibi mücahitler yetiştiriyor. Salih Begê Hani, Şeyh Şamil böyle yetişmiştir. Sıradan biri ziyaretine geldiğinde dışarı çıkıp onu karşılardı. Onunla dışarıya kadar çıkardı. Aşiretin ağaları gelince oturma odasına giderdi. Seyda ya sormuşlar, 'Halkın önünde ayağa kalkıyorsun, bunlara niye böyle yapıyorsun?' 'Ben halkın önünden kalkıyorum, zalimler benim önümden kalkıyor' demiştir." şeklinde konuştu.

 

Bunu Paylaş: